11:08 am - BİR GERİ 2 İLERİ, YİNE ZAM GELDİ: Motorinin litresi 45 lirayı aştı!
10:31 am - METEOROLOJİ’DEN UYARI | Trabzon ve Doğu Karadeniz’de sağanak yağış ve kar uyarısı
9:05 pm - EKMEĞE FAHİŞ ZAM GELİYOR! Trabzon’da Durum Ne?
8:31 pm - EKONOMİK KRİZİN ACI TABLOSU: Pazarlar bomboş, esnaf mutsuz, yurttaşlar çürük domates alıyor!
8:22 pm - ELEKTRİĞE GİZLİ ZAM RESMİ GAZETE’DE: Faturalara ‘Şimşek’ çarptı
12:08 pm - PROF. DR. GÜRDAL YILMAZ’DAN VİRÜS AÇIKLAMASI! “Hastalıkları tetikliyor”
6:37 pm - BES-AR: Açlık sınırı 29.000’i, yoksulluk sınırı 78.000 ‘i aştı
10:26 am - RİZE’DE 4,7 ŞİDDETİNDE DEPREM
Salgınla mücadelede aşılamanın tek çözüm olduğunu belirten Prof. Dr. Erensoy, “Kitlesel ve bedelsiz aşılama sağlanmalıdır. Bulduğumuz aşıyı olmak zorundayız” dedi. Prof. Dr. Erensoy ayrıca aşının 65 yaş üstü bireylerdeki etkisine ilişkin bilgi eksikliğine dikkat çekti.
Aşı tartışmaları sürerken önceki gün 3 milyon Çin aşısı ülkeye geldi. Aşılamanın önemi dikkat çeken Klinik Mikrobiyoloji Uzmanlık Derneği (KLİMUD) Başkanı Prof. Dr. Selda Erensoy “Aşılama tek çözümdür, kitlesel ve bedelsiz aşılama sağlanmalıdır. Bu noktada hangi aşı sorusu da önemsiz kalıyor. Bulabildiğimiz aşıyı olmak durumundayız” dedi.
BirGün’ün sorularını yanıtlayan Prof. Dr. Selda Erensoy, ayrıca aşının 65 yaş üstündeki bireylerdeki etkisine ilişkin bilgi eksikliğine dikkat çekti.
Ülkede kullanıma girecek olan aşılar hakkında bilgi verir misiniz? Çin aşısının özelliği nedir?
Coronavirüse ilişkin pek çok aşı çalışması olmasına karşın, ülkemizde kullanıma girmesi söz konusu iki tip aşı var. İki aşının üretim teknolojileri farklı. Çin’de Sinovac firması tarafından üretilen inaktif virüs aşısı. İnaktif aşı, özgün mikroorganizmanın bütününün etkisiz hale getirilerek (bir nevi ölü hale getirilmesi) hazırlanan aşıdır. Bu aşı hazırlama yöntemi uzun yıllardır kullanılan geleneksel bir teknolojidir. Üretim yöntemi açısından avantajları ve dezavantajlarının daha kolay öngörülebileceği söylenebilir. Ancak bu aşı yönteminde virüsün doku kültürleri gibi canlı hücrelerde üretilmesine ihtiyaç vardır. Bu da belirli bir sürede üretilen aşı miktarının görece sınırlı olması demektir.
En çok konuşulanlardan birisi de hangi aşının daha etkili olduğu. BioNTech firmasının geliştirdiği mRNA aşısı daha mı etkili?
BioNTech firmasının aşısı ise yeni bir teknolojinin ürünü. Bu teknolojide virüsün sadece istenilen proteinlerini hücrelerimizde sentezleyebilmek için, o proteine özgü mRNA (ulak RNA) olarak adlandırılan genetik moleküller kullanılır. Bu aşı ile gerçek enfeksiyona benzer bir şekilde ancak virüsün istenen proteinleri hücrelerde üretilerek bağışıklık sistemi harekete geçirilir. Bu durumda antikorla ilişkili bağışıklık yanında bağışıklık sisteminin diğer unsurlarının da dahil olacağı daha geniş kapsamlı, daha etkili bir bağışık yanıt oluşturacaktır. mRNA aşıları doku kültürlerinden bağımsız olarak üretildiklerinden kısa sürede yüksek miktarlarda aşı elde edilebilmesi de önemli bir avantaj sağlamaktadır.
Faz-3 çalışmaları sadece 18-59 yaş arasındaki insanlara yapıldı. Aşılamada öncelik olan 65 yaş ve üzeri insanlar için risk var mı?
Aşıların yan etkileri sadece aşı içeriği ile ilgili değil bireylerin bağışıklık sistemleri, doku özellikleri bu konuda belirleyici olabiliyor. İleri yaşta aşılarla ilişkili asıl sorun, yeterli bağışık yanıt oluşturamama, yani aşının etkinliğinin düşmesidir.
Bu noktada ülkemizde Sinovac üretimi inaktif aşı için yürütülen bir faz-3 çalışması sürmektedir. Bu çalışma tamamlanmadan küçük bir grup kodları açılarak ara bilgiler verilmiştir. Bu bilgiler aşının koruyuculuğuna dair faz-3 sonuçlarına karşılık gelmez. Çalışma güvenilirliği ve bilimsel araştırmalarda uyulması zorunlu uluslararası etik kurallar çerçevesinde sürdürmek önemlidir. Ülkemizde yürütülen çalışmaya 18-59 yaş aralığındaki bireylerin alınıyor olması, 65 yaş üzeri kitleye yönelik özellikle etkinlik konusunda veri ihtiyacını doğurmaktadır. Diğer ülkelerde yürütülen faz-3 çalışmalarının sonuçları özellikli gruplardaki etkinlik ve güvenilirlik açısından değer taşımaktadır.
Aşırı üretim merkezlerinin tasfiye edilmesinin bugün açısından önemi nedir?
Türkiye’de Cumhuriyet döneminin önemli hamlelerinden biriydi aşı üretimi. Refik Saydam Hıfzıssıhha Merkezi Başkanlığı bünyesinde gerçekleştirilen üretim faaliyetleri dışında bölgelerdeki veterinerlik araştırma enstitülerinde de ciddi miktarda aşı üretimi vardı. Tasfiye yerine, bu olanaklar korunmuş ve geliştirilmiş olsaydı, aşı üretimini, özellikle inaktif virüs aşısı üretimini kendi ülkemizde rahatlıkla yapmış olurduk. Bu salgın, bir gün bitecek ama o zaman bunları unutmamak gerekiyor.
Salgınla baş edebilmenin tek yolu aşı mı?
Bir zamanların en korkulan enfeksiyonlarından bir olan çocuk felci yeryüzünden silinmek üzere. Bunu sağlayan ilk kez bir inaktif virüs aşısı geliştiren Jonas Salk adlı araştırıcı/hekim. ABD’de patent tartışmaları sırasında “Ne patenti? Güneşin patentini alabilir misiniz” diyerek geliştirdiği aşının patentini almayı reddeden bir bilim insanı. Aşıda kamusal mülkiyetin önemini ve gereğini göstermişti. Çünkü aşılama tek tek bireylerin korunmasını sağlamanın ötesinde, bir kitle bağışıklığı sağlaması açısından önemli ve gerekli. Aşılama ne kadar yaygın olursa, virüsün enfekte edebileceği duyarlı bireyler azalır ve virüs dolaşımdan çekilir. Bu yüzden aşılama tek çözümdür, kitlesel ve bedelsiz aşılama sağlanmalıdır. Bu noktada hangi aşı sorusu da önemsiz kalıyor. Bulabildiğimiz aşıyı olmak durumundayız.