11:08 am - BİR GERİ 2 İLERİ, YİNE ZAM GELDİ: Motorinin litresi 45 lirayı aştı!
10:31 am - METEOROLOJİ’DEN UYARI | Trabzon ve Doğu Karadeniz’de sağanak yağış ve kar uyarısı
9:05 pm - EKMEĞE FAHİŞ ZAM GELİYOR! Trabzon’da Durum Ne?
8:31 pm - EKONOMİK KRİZİN ACI TABLOSU: Pazarlar bomboş, esnaf mutsuz, yurttaşlar çürük domates alıyor!
8:22 pm - ELEKTRİĞE GİZLİ ZAM RESMİ GAZETE’DE: Faturalara ‘Şimşek’ çarptı
12:08 pm - PROF. DR. GÜRDAL YILMAZ’DAN VİRÜS AÇIKLAMASI! “Hastalıkları tetikliyor”
6:37 pm - BES-AR: Açlık sınırı 29.000’i, yoksulluk sınırı 78.000 ‘i aştı
10:26 am - RİZE’DE 4,7 ŞİDDETİNDE DEPREM
Yıl: 1894
Osmanlı tahtında Sultan 2. Abdülhamit oturmaktadır.
Hazine tam takırdır.
Borç için yine banker Rorhschild’e başvurulur.
Rorhschild, yüzde 3,5 faizle 8 milyon 212 bin 340 Sterlin borç verir.
Borcun geri ödeme süresi 61 yıldır.
Osmanlı bu borcu yıllık 330.000 Sterlin taksitlerle ödemek üzere borç senetleri imzalar.
Tarih: 1 Kasım 1922
Türkiye Büyük Millet Meclisi, Osmanlı saltanatına son verdi,
Tarih: 17 Kasım 1922
Son Osmanlı Padişahı Vahdettin, bir İngiliz savaş gemisiyle İstanbul’dan kaçtı.
Tarih: 24 Temmuz 1923
Lozan Antlaşması imzalandı.
Genç Türk devleti, Osmanlı devletinin borçlarını yüklendi.
Bu borçlar arasında banker Rorhschild’den alınmış borçlar da vardı.
Lozan Antlaşması’nın ilgili hükümleri gereğince, banker Rorhschild’den alınmış olan borçlar Rothschild Ailesi’ne ödendi.
Kamu maliyesi uzmanı Dr. Mahfi Eğilmez, Osmanlı’nın borçlarını hesapladı.
2013 yılının kurlarına göre, Osmanlı devletinin toplam borcu 500 MİLYAR DOLAR tutuyordu.
Bu borcu, büyük devrimci Atatürk’ün önderliğinde “Yeniden Doğan” Türk milleti ödedi.
Bu gerçeği, Osmanlı palavralarıyla kandırılmak istenen halkımız, özellikle de gençlerimiz hiç akıllarından çıkarmamalıdırlar.
CUMHURİYET KURULDUĞUNDA;
Cumhuriyet ilan edildiğinde nüfusumuz 13 milyondu.
11 milyonu köylerde yaşıyordu.
40.000 köyümüz vardı. 40.000 köyün 38.000’nde okul yoktu.
Üretim yoktu, köyde karasabandan başka bir şey yoktu.
Çok hayvan hastalıkları var. Hayvancılık diye bir durum yok.
5.000 köyde sığır vebası vardı.
1 milyon kişi frengi hastasıydı.
2 milyon kişi sıtmaydı.
Üç milyon kişi trahomluydu.
Verem, tifüs, tifo salgın haldeydi.
Doğan her 2 çocuktan biri ölüyordu.
Örneğin 300 doktorumuz var, 60 eczacımız var, hiç diş hekimimiz yoktu. 100 civarında ebemiz var.
Ortalama ülke insanları 40 yıl yaşayabiliyordu.
Ülke yabancılar tarafında istila edilmişti.
Limanlar, madenler, Demiryolları yabancılar elindeydi.
Toplam sermayenin sadece yüzde 10’nu Türklerin elindeydi.
Kişi başına milli gelir 45 dolardı.
Elektrik sadece İstanbul, İzmir ve Tarsus’ta vardı.
Bin kadından sadece dördü okuma yazma biliyordu.
Erkeklerde okuma yazma bilenlerin sayısı yüzde yediydi.
Onların da çoğu subay veya gayrimüslim idi.
1923’de Almanya’da okur-yazar oranı yüzde 80 idi.
Cumhuriyet kurulduğunda Avrupa’da sadece 2 cumhuriyet vardı.
Türkiye Atatürk döneminde ekonomik bir mucizeye imza attı.
1923 yılında Cumhuriyet ilan edildiğinde Türkiye ekonominin her alanında derin bir geri kalmışlık içerisindeydi.
Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk henüz Kurtuluş Savaşı devam ederken Türkiye’nin kalkınma yolunda atacağı adımları belirlemek üzere çalışmalar başlattı.
Cumhuriyetin kuruluşundan Atatürk’ün ebediyete intikaline kadar Türkiye’de 61 iktisadi kurum faaliyete geçti.
Atılan devrim niteliğindeki adımlar sayesinde söküğünü dikmek için Almanya’dan iğne gelmesine muhtaç olan ülke 1930’da dış ticaret fazlası verir hale geldi.
1923-1938 yılları arasında Türkiye kümülatif olarak yüzde 196 büyüyerek dünyanın en hızlı büyüyen ülkesi oldu.
101 . yılını kutlayan Cumhuriyet, sağ iktidarlar tarafından aşama aşama tasfiye edildi.
Tüm ilerici değerleri budanan, bugünkü Saray rejimiyle birlikte fiili olarak ortadan kaldırılan Cumhuriyet, milyonların iradesiyle yeniden halk için yeniden kurulmalıdır.
Emperyalistlere karşı verilen Kurtuluş Savaşı’nın ardından saltanat ve hilafeti kaldırarak çağdaş bir siyasal düzeni ülkeye kazandıran Cumhuriyet’in 101. Yılına girdik.
Mustafa Kemal Atatürk önderliğinde kurulan Cumhuriyet kamucu, laik, çağdaş ve ilerici değerler üzerinden yükselmiş, halkı tebaa olarak gören hanedanlığın egemenliğine karşı çıkarak birer yurttaş haline getirmiş, kadınlara seçme ve seçilme hakkı tanımış, toplumsal yaşamı dini esaslardan, hurafelerden ve hilafet boyunduruğundan kurtarmış, bilime, modern hukuka göre yeni bir toplumsal düzen inşa etmişti.
Cumhuriyet ve Cumhuriyet fikrinin bu topraklara kazandırdığı değerleri saymakla bitmez.
Binlerce yıldır yok sayılan halkın yeniden var olmasını sağlayan Cumhuriyet, kuruluşundan bugüne sağ iktidarlar tarafından sürekli hedef alınarak aşama aşama tasfiye edildi.
Cumhuriyet’e vurulan ilk ciddi darbe, Demokrat Parti döneminde emperyalist savaş örgütü NATO’ya katılım sağlanması ve ülkenin bugüne dek ABD emperyalizminin maşası haline getirilmesi oldu.
Türkiye’yi özellikle Soğuk Savaş döneminde ileri karakol olarak gören emperyalistler Köy Enstitüleri’nin kapatılmasından, Komünizmle Mücadele Derneklerinin kurulmasına dek aktif rol aldı.
Tam bağımsız Türkiye’yi savunan Türkiye solu askeri-faşist darbelerin altında ezildi. 1980 Darbesi, ABD’de sevinç çığlıklarıyla karşılandı.
Darbenin hemen ardından alınan 24 Ocak kararlarıyla ülke ekonomisi, neoliberal düzene entegre edildi.
Sermayeye sınırsız alan tanıyan sağ iktidarların ilk işi sendikalar yasaklamak, toplumsal muhalefetin başını ezmek oldu.
Solun ve Cumhuriyet rejiminin karşına dikilen sağ iktidarlar, bağlı oldukları emperyalistlerin de desteğiyle siyasal İslamcı bir rejim kurmak adına kolları sıvadı.
Bürokrasiden sosyal yaşama dek devletin ve ülkenin kılcal damarlarına dek sirayet eden karşı devrimci hareketin önü açıldı.
Fethulllahçısından Süleymancısına, İsmailağacısından Menzilcisine kadar tarikat ve cemaatler beslendi, büyütüldü, maddi kaynaklarla semirtildi.
Laiklik başta olmak üzere Cumhuriyet’in ilerici değerleri birer birer budandı. Kadını eve hapseden, eğitim müfredatını gericilikle kuşatan, bilimi devre dışı bırakan, sosyal hayatı bir grup azınlığın isteklerine göre kuşatan sağ iktidarların Cumhuriyet’le hesaplaşması bugün de iktidar ile sürüyor.
70 yılda tüm sağ iktidarların parça parça kopardığı Cumhuriyet’in tabutuna son çiviyi çakan bugünkü Saray rejimi oldu.
Son 22 yılda yeni bir rejim inşa eden Saray yönetimi, Cumhuriyet’in tüm değerlerine savaş açtı. Cumhuriyet’in kritik kurumları birer birer özelleştirildi.
Başkanlık rejimiyle birlikte Meclis işlevsiz hale getirildi. Güçler ayrılığı ilkesi fiili olarak ortadan kalktı, yasama ve yargı, yürütmenin en tepesi yani ‘tek adam’ın kontrolüne geçti.
Tüm yetkiyi üzerine alan AKP’li Cumhurbaşkanı Erdoğan, ülkeyi adeta uçuruma sürükledi.
İktidar ortağı MHP Lideri Devlet Bahçeli ile birlikte bugünkü rejim inşa edilmiş oldu.
Ülkeyi her alanda krizlere boğan iktidar onca yıkıma rağmen yine de Cumhuriyet fikrini halkın bağrından koparmayı başaramadı.
Cumhuriyet’e sahip çıkan milyonlar, rejimin kuşatmasına boyun eğmedi.
Başta Gezi Direnişi olmak üzere, emekçiler, kadınlar, gençler, yaşam savunucuları kötülük rejimine karşı direnmekten vazgeçmedi.
101 yıl önce kurulan Cumhuriyet bugün fiili olarak yıkılmış olsa da Cumhuriyet fikrini milyonların beyninden söküp alamadılar.
AKP ve sağ iktidarların yıkıp yok ettiği Cumhuriyet, bugün emekçilerin, kadınların, gençlerin ellerinde hazır, yeniden kurulmayı bekliyor.
CUMHURİYETİMİZİN 101.YAŞ GÜNÜ KUTLU OLSUN
YAŞASIN CUMHURİYET!