5:16 pm - BİRLEŞİK KAMU-İŞ KASIM AYI VERİLERİNİ AÇIKLADI: Açlık sınırı 22.565 lira oldu
10:48 am - GÜNLÜK 19 LİRAYA YOKSULLUK YARDIMI
10:38 am - ÜCRETLER ASGARİ, YOKSULLUK SÜREKLİ | “Belki kimsenin ölmediği ama ölüm gibi bir yaşam”
11:08 am - BİR GERİ 2 İLERİ, YİNE ZAM GELDİ: Motorinin litresi 45 lirayı aştı!
10:31 am - METEOROLOJİ’DEN UYARI | Trabzon ve Doğu Karadeniz’de sağanak yağış ve kar uyarısı
2021 yılında da buğdayda çiftçinin eline geçen fiyatlar maliyetin altında kaldı. Çiftçiyi korumak için piyasanın altında kalan alım fiyatlarını güncellemezken, ithal ettiği buğdayı kamu zararı pahasına düşük fiyatlarla un ve yem sanayicilerine satmak TMO’nun görevi olmamalıdır.
Buğday, insanların temel gıdalarının hammaddesi olduğu için diğer tarım ürünlerine göre ayrı bir önem taşır. Dünyada üretilen buğdayın üçte ikisinden fazlası gıda, yüzde 17’si ise hayvan yemi olarak kullanılır. Buğday, dünya çapında insanların tükettiği kalorinin yüzde 20’sini sağlar.
Dahası, buğday ekmeği azgelişmiş ülkelerde temel gıdalardan biridir. Uygun fiyatlı olması ve birçok vitamin ve mineral içermesi nedeniyle de yüksek miktarlarda tüketilir.
Dünyada toplam 224 milyon hektarlık buğday ekim alanında, Hindistan yüzde 14, Rusya yüzde 13 ve Çin yüzde 10’luk dağılımla ilk üçte yer alırlar. Toplam 794 milyon tonluk üretimde ise önde gelen ülkeler yüzde 17’şer pay ile Çin ve AB, yüzde 14 ile Hindistan ve yüzde 11 ile Rusya’dır.
ANADOLU TOPRAKLARI BUĞDAYIN GEN KAYNAĞI
Türkiye’de buğdaydan yapılan gıda maddeleri tüketiminin birinci sırayı alması nedeniyle buğdayın önemi daha da fazladır. Anadolu toprakları günümüzde 23 yabani buğday türüne ve 400’den fazla kültüre alınmış buğday çeşidine ev sahipliği yapmaktadır.
Üretimin yüzde 78’i kuru tarım alanlarında yapılmaktayken ekim ve başaklanma dönemlerindeki kritik su ihtiyaçlarının karşılanamaması verimi düşürmektedir. Oysa, sulama buğday verimini yüzde 100 artırmaktadır.
SON 30 YILDIR ÜRETİM ARTMIYOR
TÜİK tarafından açıklanan 2021 yılı bitkisel üretim 2. tahminine göre, buğday üretimi yaşanan kuraklığın etkisiyle 17,7 milyon ton ile son 14 yılın en düşük seviyesine inmiştir.
Bundan 30 yıl önce 1991 yılında nüfus 56 milyon iken üretim 20,4 milyon ton idi.
Bu dönemde nüfus yüzde 50 oranında artarak 84 milyona ulaştığı ancak buğday üretiminin yerinde saydığı, hatta kimi yıllar gerilediği bile görülür.
Öte yandan, aynı dönemde buğday ekim alanları yüzde 39 küçülerek 96 milyon dekardan 69 milyon dekara düşmüştür. Bu dönemde buğdayda verimlilik ve maliyet sorunlarını çözmek için ciddi bir çaba gösterilmemiş, uygulanan politikalar da çiftçinin çıkarını gözetmemiştir.
ÜRETİCİ İTHALATLA TERBİYE EDİLMEK İSTENİYOR
Son yıllarda buğday ekim alanlarının daralmasının yanı sıra üretimin ve kalitenin de düşmesiyle birlikte ithalat hızla artış gösteriyor. İç piyasada artan buğday fiyatlarını frenlemek adına üreticiyi ithalatla terbiye etmeye kalkışmak, çiftçinin buğday ekiminden vazgeçmesine ve piyasanın daha fazla dışa bağımlı hale gelmesine yol açıyor.
2002 yılında 1,1 milyon ton olan buğday ithalatının, 2020 yılında 9,8 milyon tona yükselmesiyle Türkiye, Endonezya’nın ardından dünyanın en büyük ikinci buğday ithalatçısı haline gelmiştir.
2020 yılında buğday ithalatının yüzde 67’si Rusya’dan gerçekleşirken, Ukrayna yüzde 11’lik pay ile ikinci sırada yer almış, Kanada yüzde 6, Meksika yüzde 4 ve Litvanya yüzde 3 pay ile ön sıralarda yer almıştır.
ÇİFTÇİ, ÜRETİMİ TERK ETMEK ZORUNDA BIRAKILIYOR
1980’li yıllarda uygulanmaya başlanan neoliberal politikalar, çiftçileri serbest piyasanın vahşi koşullarına terk etmiş, bu süreç çoğunlukla küçük aile işletmelerine sahip olan buğday üreticilerini derinden etkilemiştir.
Uzun yıllardır buğdayda müdahale alım fiyatlarının düşük belirlenmesi nedeniyle çiftçinin eline geçen fiyatlar maliyetin altında kalmaktadır.
Öte yandan, enflasyonu düşürmek iddiasıyla gümrük vergileri düşürülerek veya sıfırlanarak üretici fiyatları baskılanmaktadır. Buna karşılık gübre, pestisit, mazot gibi girdilerin fiyatları döviz fiyatlarındaki yükselişle fahiş bir şekilde artmaktadır. Böylece çiftçi, buğday üretimini terk etmeye zorlanmaktadır.
bugdayda-neler-oluyor-958896-1.
AÇIKLANAN ALIM FİYATI MALİYETİN ALTINDA KALDI
Toprak Mahsulleri Ofisi (TMO), 17 Mayıs’ta 2021 hasat yılı için ekmeklik buğday alım fiyatını bir önceki yıla göre yüzde 36 artışla 2 bin 250 TL/ton, arpa alım fiyatını ise yüzde 37 artışla 1.750 TL/ton olarak açıkladı.
Oysa 2020 ve 2021 yılları hububat hasat dönemleri arasında üre gübresinin ton fiyatı 1.830 TL’den 3.500 TL’ye yükselerek yüzde 91, DAP gübresinin ise 2 bin 200 TL’den 4 bin 750 TL’ye yükselerek yüzde 116 artmıştı.
Kuraklıktan dolayı verim düşmüş, çiftçinin maliyeti buğdayda ton başına 2.500 TL’ye, arpada ise 2 bin TL’ye yükselmişti. TMO hububat fiyatlarını maliyetin altında açıkladığı gibi hasat devam ederken ithalat ihalesi yaparak çiftçilerin elindeki ürünün fiyatlarını da baskıladı.
Böylelikle hemen hemen tümü borçlu olan küçük aile işletmeleri ürünlerini maliyetin altında kalan fiyatlardan satmak zorunda kaldılar.
Dahası, TMO’nun mayıs ayında ton başına fiyatını 2 bin 250 TL olarak açıkladığı ekmeklik buğdayın tonu şu anda Gaziantep ve Konya borsalarında 5 bin TL’nin üzerinde işlem görmektedir.
Tarım İşletmeleri Genel Müdürlüğü (TİGEM) 24 Kasım’da ekmeklik ve makarnalık buğday satışı için yaptığı ihalede ekmeklik buğdayın tonunu 5 bin 320 TL’ye satmış, böylelikle TMO’nun açıkladığı fiyatı 2,3’e katlamıştır.
Oysa, Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli, mayıs ayında açıklanan 2 bin 250 TL’lik fiyatı “çok iyi rakam” diye savunmuştu.
TMO’NUN HUBUBAT İTHALATI YAKLAŞIK 5,5 MİLYON TON
Geçen yıl bu zamanlar buğday ithalatının maliyeti ton başına 230 dolar dolayında iken, Haziran ve Temmuz aylarında 250-260 dolar seviyesine yükseldi. Kasım ayında ise 380 dolardan ithal edilebilir hale geldi.
TMO tarafından 2020 yılı hasat döneminden sonra ilki 25 Ağustos 2020, sonuncusu 22 Ocak 2021’de olmak üzere 7 ayrı ihale ile toplam 2 milyon 185 bin ton ekmeklik buğday ithal edildi.
2021 yılı hasat döneminde ise 30 Haziran’da başlamak üzere 6 ayrı ihale gerçekleştirilmiş ve toplam 2 milyon 20 bin ton ekmeklik buğday ithal edilmiştir. 21 Aralık’ta yapılan 320 bin tonluk 7 ihale ile TMO’nun ekmeklik buğday ithalatı 2 milyon 340 bin tona yükselecek. Öte yandan bu hasat döneminde TMO yemlik arpa için ilki 24 Haziran’da sonuncusu ise 23 Kasım’da olmak üzere 8 ayrı ithalat ihalesine çıkmış ve toplam 2 milyon 375 bin ton arpa ithal etmiştir.
Ayrıca TMO tarafından gerçekleştirilmiş olan 2 ayrı ithalat ihalesi sonucunda toplam 650 bin ton mısır alımı yapılmıştır. Böylelikle TMO’nun 2021 yılı hasat döneminde sıfır gümrükle gerçekleştirmiş olduğu hububat ithalatı 5.4 milyon tona ulaşmıştır.
KAYNAKLAR ÜRETİCİLER YERİNE ŞİRKETLERE
TMO, 25 Kasım 2021’de yaptığı yüzde 12,5 proteinli ekmeklik buğdayın ithalatını ton başına 380 dolardan (o günkü döviz kuru ile yaklaşık 4 bin 500 TL) gerçekleştirmiştir. Buna karşılık un regülasyonu kapsamında, un sanayicilerine tonunu 2 bin 650 TL’ye satmaktadır.
Gıda Komitesi’nin yaptığı açıklamaya göre un sanayicilerine piyasa fiyatlarına göre ton başına 1000-1700 lira arasında destek sağlanmaktadır. Bu firmalar aynı zamanda TMO’nun buğday ithalatı için açtığı ihalelere de katılmakta ve kuruluşa ürün satmaktadırlar.
Bu durumda söz konusu firmalar ithalat ihalesinde TMO’ya 4 bin 500 TL’ye sattıkları buğdayı un regülasyonu kapsamında TMO’dan 2 bin 650 TL’ye geri alabilmektedir. Un sanayicilerine verilen bu destekler yetmezmiş gibi, yem regülasyonu kapsamında kanatlı üreticilerine, entegre tesislere ve yem sanayicilerine ton başına yemlik arpada 1000 TL, yemlik mısırda 800 TL, yemlik buğdayda 350 TL destek sağlanmaktadır.
TMO tarafından yapılan açıklamaya göre, “un ve yem regülasyonu kapsamında Temmuz ayından itibaren piyasaya 4,5 milyon ton hububat satışı yapılmıştır. Satışa açılan ekmeklik buğdaylar, başvuran un firmalarına taahhütleri oranında tahsis edilmekte, başvuran 380’i aşkın un fabrikasının taahhüt ettiği fiyatlar çuval başına 185-200 TL arasında seyretmektedir”.
TMO yaptığı başka bir açıklamada ise, ithalat ihalelerinin yerli ve yabancı tüm isteklilere açık olduğunu, ihalelere teklif veren yerli ve yabancı firmaların tümünün gıda sektöründe imalat faaliyetlerinin de bulunduğunu bildirmiştir.
Açıklamada, ithalat ihalelerinde en düşük fiyat teklifi vererek üzerine ihale bırakılan yerli bir firmanın yine yurt içindeki başka bir faaliyeti nedeniyle TMO’dan ürün almasının önüne geçilmesinin kanunen mümkün olmadığı belirtilmiştir. Bu işlemler yasal olabilir, ancak etik olup olmadıkları kamuoyu tarafından sorgulanmaktadır.
Kaldı ki bu firmalar arasında Rekabet Kurulu tarafından yapılan soruşturma sonucu buğday unu pazarında faaliyet gösteren ve birlikte fiyat artırmak suretiyle 4054 sayılı Rekabetin Korunması Hakkında Kanun’un 4. maddesini ihlal ettikleri belirlenerek Kurul’ın 7 Ocak 2021 tarihli karar ile idari para cezası verilmiş olanlar da bulunmaktadır.
UN VE EKMEK FİYATLARI DURDURULAMIYOR
TMO’nun piyasada un fiyatlarının çuval başına 185-200 TL arasında seyrettiğine ilişkin açıklamalarına rağmen fırıncılar çuval başına 320 TL’nin altında un temin edemediklerinden yakınıyorlar. İstanbul Halk Ekmek’in 2022 yılı un ihalesinde bir çuval un için verilen en düşük teklif 325 TL’yi buldu, geçen yıl bu rakam 127 TL idi. 10 Kasım itibariyle İstanbul’da 230 gram olan ekmek fiyatının 2 TL’den 2.5 liraya çıkarılmasını öngören teklif kabul edilmişti.
Aralık ayının ilk haftasında ekmeğin gramajı 210’a düşürülüp 3 liradan satılmaya başlandı. Daha sonra bazı ilçelerde ekmek fiyatı yeni bir zamla 3,5 TL’ye yükseltildi. Bu arada ekmeği 1,25 TL’den satan Halk Ekmek büfelerinin önünde uzun kuyruklar oluşmakta.
Üretim ve dağıtımı uluslararası şirketler tarafından yapılan tohum, gübre, pestisit, mazot gibi girdilerin fiyatları (döviz kuru ile birlikte) çok hızlı bir şekilde artmaktadır.
TZOB’a göre, son bir yılda kimyasal gübre fiyatları amonyum sülfatta yüzde 441, ürede yüzde 394, amonyum nitratta yüzde 373 ve DAP gübresinde yüzde 259 artmıştır. Bu sonbaharda üreticilerin büyük çoğunluğu fahiş zamlar nedeniyle gübre satın alamadılar ve rekolte kayıplarını göze alarak gübresiz ekim yapmak zorunda kaldılar.
Tüm bunların sonucu olarak önümüzdeki yıl hububat üretiminin düşmesi, ithalata bağımlılığın artması ve gıda krizinin derinleşmesi kaçınılmazdır.
TMO ‘ÇİFTÇİNİN KARA GÜN DOSTU’ MU?
Bir zamanlar “Çiftçinin kara gün dostu” olarak bilinen TMO, asli görevi olan çiftçiyi desteklemek yerine adeta “ithalat ofisi” gibi çalışmaktadır. Devlet piyasayı regüle edici bir oyuncu olarak piyasada etkinlik göstermelidir.
Ancak çiftçiyi korumak için piyasanın çok altında kalan alım fiyatlarını güncellemezken, ithal ettiği buğdayı düşük fiyatla un ve yem sanayicilerine satmak TMO’nun görevi olmamalıdır.