11:17 am - CUMHURİYET’İN 101. KURULUŞ YIL DÖNÜMÜ KUTLU OLSUN | Cumhuriyete ve bugüne uzanan kısa süreç
6:24 pm - İSTANBUL KALAMIŞ’TA ‘MUHTEŞEM’ DÜĞÜN! Furkan Emre AYDIN ve Buse Tuğçe TEMUCİN dünya evine girdiler
10:25 pm - ELEKTRİĞE GİZLİ ZAM: “200 TL’lik fatura 500 TL civarına çıkacak”
8:45 pm - KARADENİZ DİRENİŞ MİTİNGİNDE BULUŞTU: “Bu toprakları haramilere teslim etmeyeceğiz”
7:49 pm - VEFAT VE BAŞSAĞLIĞI
9:02 am - İLACA ZAM GELDİ! İlaç fiyatlandırmasındaki Euro kuru yüzde 23,5 oranında artırıldı
7:36 pm - SAĞLIKTA ‘İLAÇ KRİZİ’ DERİNLEŞİYOR: 30.000 eczaneden hükümete çağrı
7:29 pm - DÜĞÜNÜMÜZ VAR
Yılın ikinci çeyreğine dair büyüme rakamları ülke ekonomisinde yüzyılın en kötü bölüşüm tablosunu ortaya koydu. Emek kesiminin payı yüzde 24,5’e gerilerken sermayenin aldığı pay yüzde 54’e yükseldi.
Ülke ekonomisi yılın ikinci çeyreğinde yüzde 7,6 büyüdü. Gayrisafi Yurt İçi Hasıla (GSYH) tahmini, 2022 yılının ikinci çeyreğinde bir önceki yılın aynı çeyreğine göre yüzde 114,6 artarak 3 trilyon 418 milyar 967 milyon TL oldu. GSYH’nin ikinci çeyrek değeri dolar bazında 219 milyar 335 milyon olarak gerçekleşti.
Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) yayımladığı nisan-haziran dönemine ilişkin GSYH verileri iktidar ve sözcüleri tarafından ülke ekonomisinin beklentilerin üzerinde büyüdüğü yönünde haberlerle servis edildi ancak bu büyümenin arkasında gelir dağılımındaki bozulma ve emek kesimlerinin, ücretlilerin daha da yoksullaşması var.
Uygulanan ekonomi politikaları sonucunda ülke ekonomisi, yoksullaştıran büyüme ağında sıkıştırıldı. Adil olmayan büyümeden emek kesiminin aldığı pay yılın ikinci çeyreğinde yüzde 25,4’e gerilerken sermaye kesimlerinin kârı yüzde 54’e yükseldi.
“Faiz neden enflasyon sonuç” teziyle ortaya atılan yeni ekonomi modelinde bizzat Hazine ve Maliye Bakanı Nureddin Nebati tarafından yurttaşın gözardı edildiği açıklanmıştı:
“Enflasyonla birlikte büyümeyi tercih ettik. Yoksa enflasyonu düşürmek için çok sert tedbirler alabilirdik. Üretimi ve büyümeyi tercih ettik. Bu sistemden dar gelirliler hariç üretici firmalar, ihracatçılar kâr ediyorlar. Çarklar dönüyor.”
Bakan Nebati’nin haziran ayındaki bu sözleri hafızalardaki yerini korurken enflasyonun yüzde 80’e dayandığı nisan-mayıs-haziran aylarında işgücü ödemeleri bir önceki yılın aynı çeyreğine göre sadece yüzde 66,4 arttı.
Buna karşın sermaye kesimlerinin kârı yüzde 134,7 oranında arttı. Sermayenin kârı işgücü ödemelerinin iki katı oranında artmış durumda. Çalışanlarsa reel olarak kaybetmiş durumda.
Türkiye’de emeğin payı 2 yılda yüzde 36,8’den yüzde 25,4’e indi. Sermayenin payı ise yüzde 42,9’dan 54’e çıktı.
Büyüme rakamlarını kısaca değerlendiren Prof. Dr. Erinç Yeldan, şu ifadeleri kullandı: “Türkiye yoksullaştıran büyüme patikasında sıkışıp kalmış durumda. AKP’nin rasgele ve öncelikle rant ve spekülatif finans gelirlerini gözeten emek düşmanı politikalarının beklenen sonucu. ‘Türkiye modeli’ diye sürdürülen politikaların aslında ‘Yoksullaştıran’ büyüme anlamına geldiğinin net özeti.”
BÜYÜMEYE 13,6 PUAN HANEHALKI HARCAMALARI İLE TÜKETİM KATKI YAPTI
Hanehalkı tüketimi yüzde 22,5, kamu harcamaları yüzde 2,3 ve yatırımlar yüzde 4,7 arttı. Büyümenin en büyük kaynağı ise üretim değil, tüketim oldu.
Hanehalkı harcamaları ikinci çeyrek büyüme oranına 13,6 puan katkı verirken, kamu harcamalarından 0,3 puan ve yatırım harcamalarından 1,2 puan katkı geldi. Bayram tatili ve yaz tatiline denk gelen ikinci çeyrek çeyrekte hizmet sektörü harcamaları arttı.
AZİZ ÇELİK: TESADÜFEN BİR TABLO DEĞİL, TERCİH!
Kocaeli Üniversitesi Akademik Veri Yönetim Doc Dr. Aziz ÇELİK, Emek gelirleri enflasyonun altında artarken sermaye gelirleri daha fazla artınca bölüşüm ilişkileri bozuluyor. Emek gelirlerinde yaşanan düşüş öbür tarafta işletme gelirlerinde artışa yol açıyor. Bunun iki tane çok ciddi sebebi var: Birincisi pandemi. Pandemi ücretli çalışanların gelirini düşürdü, ikincisi ise yüksek enflasyon. Emek gelirleri enflasyonun altında artıyor sermaye gelirleri enflasyonun üstünde artıyor.
Bunun sonucunda bölüşüm ilişkileri kötüleşiyor. Altını çizmemiz gereken nokta şu: Yüzde 24,5 TÜİK’in 1998’den itibaren yayınlamış olduğu en düşük paydır. Diğer bir ifadeyle şunu söylemek mümkün: 2022’nin 2’nci çeyreğinde biz 21’inci yüzyılın en kötü bölüşüm ilişkileri tablosuyla karşı karşıyayız. Türkiye modeli aslında bir timsah modeline dönüştü.
Nebati’nin dediği gibi bankacı, sermaye, işletmeci memnun. Zaten Bakanlık bunu tercih ettiğini söylüyor. Enflasyonu düşürmeyi tercih etmiyorlar bunun faturası sabit gelirli emek kesimine yükleniyor.
Çalışanları enflasyona karşı korumuyoruz demektir. 98 sonrasının en kötü bölüşüm ilişkileri olduğu ortada. Enflasyonla mücadele ederseniz, kuru düşürürseniz bir farklı bir tablo oluşur elbette. Bu tesadüfen ortaya çıkan bir şey değil bir tercihin sonucu.
Seçime giderken kimi gelirlerde bir dizi artış yapıp, ferahlama sağlayıp seçime gitmeyi planlıyorlar. Ancak, ekonominin gelmiş olduğu durum nedeniyle attıkları her adım enflasyon yükseltecek sonuçlar doğuracaktır.
Seçim atmosferlerinde iktidarlar çalışanları memnun edecek uygulamalar yapmak isterler fakat ben bu ekonomi politikaları altında bunun çok alanının kalmadığı kanaatindeyim. Çalışanları ferahlatacak adımlar zor olacaktır.
BÜYÜYEN NE, KÜÇÜLEN NE?
TÜİK rakamlarına göre ülke ekonomisi yılın ikinci çeyreğinde yüzde 7,6 büyümüş durumda. Ülke büyümüş ama yoksulluk yaygınlaşıyor, açlık ciddi bir sorun haline geliyor, halkın temel tüketim maddelerini elde etmesi olanaksızlaşıyor.
Sonuç olarak, iktidarının uyguladığı politikalarla bu yoksullaşma sürecini olağanüstü hızlandırması, ile büyük boyutlarına vardırarak ülkeyi sermaye için adeta bir cennet yapması, aleni bir soygun düzeni kurmasıdır.
Büyük sermaye ve onun bazı kesimleri -bankacılık, finans, inşaat, enerji, bazı sanayi dalları vb.- dev kârlarla çalışmakta, sermayeleri olağanüstü büyümektedir. Vergi indirimi ve afları, teşvikler, garantili kârlar, KUR KORUMALI MEVDUAT hesapları vb. bu soygunun en fazla bilinen parçaları durumundadır.
İşçi sınıfı ve emekçi yığınlar ise kendi yaşam koşullarının daha da geriye gitmemesi için mücadele etmekte, işçi ve emekçi eylemleri mevzi direnişler olarak ortaya çıkmakta, kısmi kazanımlar elde edebilmektedir.
Ancak her kazanım kısa sürede erimektedir. Yüksek enflasyon, hayat pahalılığının sürekli artması işçi ve emekçi halkın ekonomik yaşam koşullarını sürekli olarak kemirmektedir.
O açıdan tablo ortadadır:
Türk-İş’in Ağustos ayı açıkladığı açlık ve yoksulluk üzerine rakamlar bu durumu tüm çıplaklığı ile ortaya koymaktadır. Ağustos 2022’de açlık sınırı 6.890 TL olmuş, asgari ücreti 1390 TL aşmıştır.
Yoksulluk sınırı 22.442 TL, bekar bir çalışanın yaşam maliyeti 9.000 TL olmuştur. Ağustos ayında yıllık mutfak enflasyonu ise yüzde 119,11 oldu. Enflasyonun işçi ve emekçi halkın sırtından alınan en adaletsiz vergi biçimi olduğunu her ciddi ekonomist kabul etmektedir.
Sonuçta iktidarın uyguladığı politikalar ile büyüyen, patronlar kulübü olarak sermeye, yoksulaştırılarak küçülen, emeği ile geçinen emekçi kesimi olarak işçi sınıfıdır.BirGün